Doğudan hikayenin ilgili kısmı ile başlayacağım yazmaya. Türkiye'de
araştırma görevlisi olarak çalışırken Milli Eğitim Bakanlığı'nın
sağladığı burs olan YLSY programına başvurup burs kazandım. Türkiye'de
halihazırda üçüncü yılında olan doktoramı askıya alıp Paris'te yeni bir
doktora yapmak üzere gitmek için işlemlere başladım.
Bursu
kazandıktan sonra, kazanmaktan daha zor bir bürokratik süreç başlıyor
tabi. Birçok vakadan bir tanesini paylaşacağım bu gün. Resmi devlet
burslusu öğrenci olarak harçsız öğrenci pasaportu alabilmek.
İşlemleri
tamamlamak için yola koyuldum. Tabi hukukçu olmak sanıldığı gibi tüm
kanun, tüzük, yönetmelik, genelge, ne varsa ezbere bilmeniz gerektiği
anlamına gelmiyor. İşlemleri tamamlamak için ilgili mevzuat hükümlerini
kurcalıyorum. Bir hayli de karışık aslında. Harçsız pasaport alacak
devlet görevlileri, işçi aileleri, yurtdışına geziye, folklor
etkinliğine gidecekler vs derken benimle ilgli hükümleri bulup yola
koyuldum.
Tabi MEB'den resmi bursiyer olduğunuza dair
yazı alarak işe koyuluyor, sonra bu belgeyi vergi dairesinden kaşeletip,
kaç yıl harçsız pasaport alabileceğinize ilişkin bilgileri üzerine
yazdırıyorsunuz. İşte bu belge sizin Emniyet Müdürlüğü'nden harç
ödemeden pasaport almanıza yarıyor. Vergi dairesinde 6 aydan 2 yıla
kadar başlayan süreler teklif edilip çıkan ufak tefek sıkıntıları çok
şükür işi bilen müdüre hanım sayesinde atlatıp emniyete doğru yola
koyuluyorum. Müdüre hanım son gelen bir genelgeyi memur beye anlatıp, bu
işlemlerin eğitim süresi dikkate alınarak yapılacağını izah ediyor ve
işlemler bu şekilde devam ediyor. Dil öğrenimi ve doktora için
bakanlığın bana tanıdığı azami süre olan 7 yıl için harçsız pasaport
alabilir şeklinde bir belge alıyorum.
Bunun öncesinde
ilçe vergi dairesine gidip sonra ilçe emniyet müdürlüğünde öğrenci
pasaportu alacağımı ısrarla söylememe rağmen ille de sizinki yeşil
pasaport diyerek bana zorla randevu veren, sonra gittiğimde sizinki bu
değilmiş diyerek birkaç günümü yiyen süreci detaylandırmayacağım. Ayrı
bir kriz meselesi çünkü :) İlçe adını da vermiyorum.
Buradan
ilgili il emniyet müdürlüğüne gidiyorum. Daha evvel bilgi almaya
gittiğimde de bana süre ve para işlerinin kendilerine ait birşey
olmadığını, vergi dairesinden gelen yazıya göre işlem yapacağını, ister
şu kadar yıllık pasaport harcı yazsın isterse de şu kadar yıllık harçsız
pasaport verilmesine yazsın, onun için birşey fark etmediğini belirten
memure hanımla tekrar karşılaşıyoruz.
Olay
bundan sonra kopuyor. 2 yıldan fazla pasaport verilmesinin mümkün
olmadığı kavgası başlıyor. Anlatamıyorum. Pasaport şube müdürü ile
görüşüyorum, süreci izah ediyorum olmuyor. Bu süreçlerdeki tartışmalar
nedeniyle ilgili tüm mevzuatı kurcalamışım, detaylıca izah ediyorum. Nuh
diyor peygamber demiyorlar. Zaten genelgelere ulaşmak ayrı bir baş
belası. Emniyet, maliye derken en son kurum çalışanları üzerinden
ulaşabiliyorum genelgelere. En son il emniyet müdürüne kadar çıkıyor,
derdimi anlatıyorum. Pasaport şube müdürünü arayıp sorunun çözüleceğini
söylüyor. Ama hikayeler aynı...
Pasaport
şube müdürü tekrar ilgili memuru da çağırıyor. Anlamsız bir 2 yıl
ısrarı. Memur müdürüm olmaz diyor, müdür bey de bana dönüp olmazmış
diyor. Tüm mevzuatı önlerine döküyor, okutuyor, izah ediyorum. Bakın
benim yanlışım, bilmediğim varsa siz söyleyin. Sizin polis mevzuat
sisteminizde genelgenin en son hali bu. Diyorsanız ki o değişti buyrun 2
yıldan fazla olmaz hükmü var, ben dönüp gideyim. Genelgenin eski
halinde 5 yıldan fazla olamaz hükmü var, sonra o da kaldırılmış. Demek
ki artık bir sınır yok, 2 yıl diye hiçbirşey yok.
Bu
sefer belgemin 7 yıl olduğunu, 7 yıllık bir pasaport türü olmadığını, o
yüzden işlem yapmanın mümkün olmadığını söylüyorlar. 2 yıllık yazı alır
gelirsen yaparız diyorlar. Yeniden vergi dairesine gidip bu sefer 5
yıllık yazı talep edip alıp yeniden geliyorum. Madem red gerekçesi 7
yıllık pasaport olmaması, o zaman 5 yıllık yazısıyla bu da ortadan
kalkıyor.
Tekrar emniyette tartışmalar. Biz
sana 2 yıllık yazı getir demedik mi? Neden 5 yıllık yazı aldın? Arkadaş,
hani sizi süre ilgilendirmiyordu? Hani maliyenin işiydi? İster harç
öde, ister harçsız yazısı al, bir yazıdaki süreye bakar ona göre
pasaport veririz demiştiniz? İşi artık inada bindiriyorlar. O zaman 2
yıldan fazla verememenin gerekçesini gösterin diyorum. Bu güne kadar hiç
vermedik, Erasmus'a giden bir sürü öğrenci var hep 2 yıl verdik
diyorlar. Ben Erasmus'a gitmiyorum doktora yapmaya gidiyorum diyorum,
çözüm yok. Bakın ben hukukçuyum diyorum. Müdür bey: "Ben de hukukçu
sayılırım, 15 yıldır bu işi yapıyorum" diyor. Belki bir işe yarar diye
Trabzon'da polis okulunda hukuk hocasıyım diyorum, bir çözüm olmuyor
aksine daha çok inat ediyorlar. Ben çok ısrar edince birşey bulamayınca
memur beyin aklına müthiş bir çözüm geliyor. BAKIN: MEVZUAT KONTROL
SİSTEMİMİZ. Müdürüm Ankara pasaport şubede bir memur arkadaşım var.
Arayıp ona soralım? Memur beyi arıyoruz, kanıt olsun diye hoparlör açık
şekilde bana da dinletiyorlar konuşmayı. Müdürüm 2 yıldan fazla olmaz
diyor. Hocam duydun olmazmış diyorlar.
İlle de mevzuat
diye ısrar edince dur şimdi bulucam diyorlar. Arayıp tarayıp alaksız bir
hükmü önüme koyuyorlar. Milli eğitimden gelen 1 yıllık taleplere 2
yıllık pasaport verileceğine dair hüküm. Hocam hukukçusun sen de
anlarsın. Bu ne demek? Demek ki 2 yıldan fazla olmuyormuş. Bununla ne
ilgisi var diyorum. Hem bu az talep edene daha fazla süre verilmesini
düzenliyor, hem de benim evraklar 1 yıllık değil 5 yıllık talep.
Devlet
sana yaptığın masraafların tümünü vermiyor mu zaten? Niye inat
ediyorsun? diyorlar. Bakın bu süreçte bana gelen 2 yıllık teklif en iyi
teklif. 6 ay verilen öğrenci arkadaşlar var. O pasaportla vize bile
alamazsın. Bir kere talep ettiğin vize süresi harici 6 ay daha süresi
olmayan pasportlarda vize başvurun reddediliyor. Bu yüzden cebinden para
harcayıp 10 yıllık pasaport alanlar var. Ben bir işte çalışırken
ayrılıp geldim. Eşimle aynı işi yapıyorduk. Yeni üniversite mezunu,
herhangi bir geliri olmayan insanlar var. Konuşulan miktar az bir para
değil. 800 TL civarı bir para. Zaten sadece noter senedine 700 küsür
lira para verdik. Ankara'ya git geller, yol paraları vs cabası. Benim
ekonomik gücüm var. Ya olmayanlar? Kuruşların önem arz ettiği kişiler
var. Resmi burslu öğrenciliğiniz başlamadan önceki bu aşamalarda
yaptığınız hiç bir masrafı bakanlık size ödemiyor. Niye ısrar ediyorum?
Ben hukukçuyum. Ben hakkımı aramayacaksam kim arayacak? Ayrıca kısa
süreler ile olan pasaportlarda vize, oturum izni gibi süreler de
pasaport süresine bağlı olarak veriliyor. Öğrenciler 2 yılda bir
pasaport yeniliyor. Oturum izinleri, ödenen harçlar, vergiler. Bize
birşey oluyor mu? Hayır. Bakanlıktan hepsini geri ödeme alıyoruz. Peki
devletin parasını neden yabancı ülkelere, vize şirketlerine vs
yedirelim. Para benden çıkmıyor ama neden devletten çıksın? Sokağa
atacak paramız mı var?
Hocam istiyoran 2 yıllık
veririz yoksa da bu işlemi yapamayız diye kesitirp atıyor müdür bey. Ben
de tamam madem siz 2 yıllık verin ben dava açar 5 yıllık alırım
diyorum. Müdür bey odasından çıkıp memure hanıma "hocam 2 yıllık
pasaport alacak" diyor. İşlemimi yapacak memure hanım muzaffer komutan
edasıyla "biz demiştik, olmaz, alamazsın ablası, boşuna uğraştın" diyor.
İşlemlerimi yapmaya başlıyor. Bu arada avukat kardeşimle de beraberiz.
Memure hanım ablası diye konuşmaya devam edince kardeşim meselenin
hararetinden dayanamayıp biz size düzgün konuşuyorsak siz de bize öyle
hitap edin, ablası nasıl bir hitap türü diye sinirleniyor. Onu
durduruyorum. İşlemi yapıp çıkıyoruz.
ASIL MACERA BURADA BAŞLIYOR.
Belki
o kadar olaydan sonra 5 yıllık pasaport gelir diye umuyorum ama kargo
elime geliyor. Açıp bakıyorum, 2 yıllık. Zaten ben işimi bununla
göreceğim ama dava da açacağım. Bu işin düzeltilmesi lazım. Pasaportu
çantama atıyorum. Ne de olsa 60 gün var daha.
Bir gün
kütüphanede kitap ödünç alacağım. Çantadan kimliğimi çıkartayım derken
bir bakıyorum, pasaport. Aklıma dava geliyor. Kafadan bir hesap
yapıyorum, eyvah!!! Dava açmanın son günü. Sonra tekrar hesaplıyorum
kaba taslak. Rahatlıyorum. Bir gün daha var. Birkaç kez daha derken
bakıyorum gerçekten son gün. Hemen fakülteye gidiyorum. Saat 16:45!!! 15
dakika sonra mesai bitiyor. Davanın son günü, ortada dilekçe yok. Dava
harcı ne kadar tutar bilmiyorum, acaba yanımdaki para yeter mi? Davanın
da açılması lazım. O kadar konuştuk.
Hemen odalara
dalıyorum. Halil, Furkan, Ercan, Mahmut. Cüzdanlarından ne varsa
topluyorum. Bankamatiğe gitsem mesai bitecek çünkü. Hızlıca meseleyi
anlatıp 500-600 lira civari para topluyorum. Tabi kürsü arkadaşım
Mahmut!!! Ben yolda adliyeye yetişmeye çalışırken dava dilekçesini
yazacak biri lazım :D Mesele sadece süreyi kaçırmamak. Dava reddolmasın,
dilekçe reddi alabileceğimiz bir dilekçe olsun yeter. :) Mahmut
sağolsun yolda dilekçe yazmaya çalışıyor. Hızla viraj dönerken kalem
kayıp kağıdı çiziyor. Yeni bir kağıt çıkarıyor. Heyecan dorukta.
Adliyeye yetişmemiz lazım. Dilekçe çok basit. Davalı, davacı, talep...
Olay açıklaması neredeyse yok. Yazan tek şey, "...anılan işlem hukuka
aykırıdır. İptalini talep ediyorum." İmza.
İdare
mahkemesine girmeye çalışıyoruz. Polis kapandı diye almıyor. Mahmut daha
üç dakikamız var, mesai bitmedi deyince adam bizi içeri alıyor. Yüzünde
"girin bakalım ne halt edeceksiniz" ifadesi :) Giriyoruz, oradaki
memura durumu izah ediyoruz. Tabi hocam diyor, harcı hesaplıyor. Sonra
bakıyor, "Hocam Ankara'da açıyorsunuz davayı. Buraya açsanız sorun
değil, ama başka ile gidecek olunca bu gün UYAP'tan taranması lazım ve
arkadaş çıktı. Yani yarın açılmış olacak dava"!!! Bizde müthiş bir hayal
kırıklığı, emekler boşa gitti, o kadar da koşturduk. :(
Sonra kafada bir ampul parlıyor.
- Peki Trabzon İdare Mahkemesi'ne açsak olur mu?
- Öyle olsa olurdu.
- Tamam. Bir daksiliniz var mı rica etsek?
- Var hocam buyrun.
Ankara
Nöbetçi İdare Mahkemesi'ne gönderilmek üzere kısmını silip davayı
doğrudan Trabzon'da açıyoruz. Yeter ki davayı açmış olalım. Mühim değil.
Yetkiden reddedilsin dosya. Yeter ki süre kaçmasın. Ne de olsa
otomatikman yetkili mahkemeye gönderilecek.
Ama adres:
KTÜ Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı. Dilekçenin en korkunç
kısmı bu işte. İdare Hukuku çalışıyorsunuz, üniversitede hukuk fakültesi
kadrosundasınız. Berbat bir dilekçe. Daha yetkili mahkemeyi bile
bilmeyen idare hukukçuları. İşlem başka bir ilde yapılmış, davayı buraya
açıyorlar. Dosyayı eline alacak hakimin aklından geçecekleri düşününce
yerin dibine giriyorum. Memur beye soruyoruz hakimler kaçta geliyor
diye. Çünkü hemen gidip düzgün bir dilekçe yazıp mesai başlar başlamaz
ek beyan olarak dosyaya sunacağım. Hakim beyi de belki görüp rezilliğin
nedenini izah ederim diye düşünüyorum.
Avukat kardeşime durumu anlatıyorum.
- Abi kesin açıldı mı dava bak?
- Evet.
- Esas numarası verildi mi? Bir yanlışlık olmasın?
- Evet, verildi.
- Bir resmini at sana verilen evrakın, bakayım.
Resmi atıyorum. Onun da benim de içimiz rahatlıyor.
SONUÇ:
Geçen gün dava sonuçlandı. Kazandım. Emniyet'in temyiz etmesini
bekliyorum. Temyiz ederlerse süreç biraz daha uzayabilir. Etmezlerse
dava kesinleşecek, gidip 5 yıllık pasaportumu alacağım.
Karardan
benimle aynı durumda olan herkesi haberdar etmeye çalıştım. Belki artık
mahkeme kararıyla da kesinleşmiş olan bu durumu idare anlar da daha
düzgün uygulamaya başlar. Hem bizden sonra gelecek arkadaşlar
faydalanır, hem biz rahat ederiz, hem de devletin parasını yabancı
devlet kurum kuruluşlarına fazladan yedirmekten kurtuluruz.